• 1. Gün:

  Akşam saat 22:00 Mavişehir Mavibahçe önü, 22:05 Bostanlı İskele önü, 22:10 Karşıyaka Anıt karşısı, 22:20 Girne Yunuslar Mavikule önü, 22:25 Girne Mevla camii otobüs durağı önü, 22:30 Girne Mc Donald`s karşısı, 22:40 Alsancak Lozan Fuar kapısı önü, 22:50 Üçyol Pizza Pizza, 23:00 Susuz Dede durak, 23:10 Üçkuyular Meydan Pamukkale Yazıhaneler önü, 23:30 Bornova E.Ü.H. önünden  misafirlerimizi aldıktan sonra yolculuğumuza başlıyoruz vereceğimiz molalarımızın sonrasında bir zamanlar Bitinya’nın başkenti olan ve Nikomedia adıyla anılan İzmit’te olacağız. Burada 1999 yılında şehrin içme suyunu karşılamak için yapılmış olan Yuvacık Barajı mesire alanına geçiyoruz. 258 km2’lik bir alanı kapsayan ve bir diğer adı Kirazdere Barajı ve gölü olan yöremiz, içinde bulunduğu vadi ve etrafındaki doğal ve vahşi yaşamıyla ziyaretçilerini büyülemekte ve unutulmaz anılar yaşatmaktadır. Bizlerde sabahın erken saatlerinde yeşilin farklı tonlarını görebileceğimiz bu göl vadisinde, etrafı fotoğraflıyor, kahvaltımızı yapıyor, kahvemizi içtikten sonra dileyen misafirler zipline yapabiliyorlar. İzmit’teki kahvaltı ve serbest zaman sonrası, bir zamanlar Evliya Çelebi’nin “ben oradan geçtiğimde, yalnızca ufak bir han vardı” dediği ve bugün kocaman bir yerleşim yeri haline gelen Düzce’ye geçiyoruz. 1999 yılına kadar Bolu’ya bağlı olan bu ilimiz, sahip olduğu güzellikleriyle yeryüzündeki Aden Bahçesi (Cennet) unvanını fazlasıyla hak etmektedir. Düzce Ovası içindeki Gölyaka yerleşiminde bulunan Güzeldere Şelalesine gidiyoruz. Güzeldere köyünden geçen Bıçkı Deresi üzerinde bulunan şelale 120 m. yükseklikten dökülen suyun doğal coşkusunu dev kayın ve gürgen ağaçlarıyla bütünleştirerek muazzam bir görüntü oluşturmaktadır. Kışın beyaz yorganını örten ilkbaharda ise ormangülleriyle canlanan Güzeldere Şelalesi her vakit ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor. Düzce’nin bu nadide doğa harikasının güzelliklerini anılarımıza ekleyerek, Topuk Yaylası’na yol alıyoruz. Kaynaşlı ilçesi Bıçkıyanı Köyü mevkiinde bulunan yaylamız, esans gibi kokusu ile afrodizyak bir etki yaratmaktadır. Göletle bütünleşen sarıçam, köknar, kayın ve gürgen ağaçları ruhunuzu ve zihninizi derinden etkiler. Birçok kuş türünü içinde barındıran, vahşi yaşam için tabiat anadır. Sahip olduğu yükseklikle (1.280 m.) misafirlerine doyumsuz bir yayla keyfi sunmaktadır. Konaklamamız, geçmiş yayla hayatını anımsatan, doğallığı ve sadeliğiyle, sizi köklerinizle buluşturan Topuk Yaylası’ndaki tesisimizde kalıyoruz. Dileyen misafirlerimiz akşam yemeğine kadar göl kenarında yürüyüşler yapabilir, otelimizin kapalı yüzme havuzundan faydalanabilirler. Akşam yemeği ve konaklama yayla otelimizde.

  Konaklama Hoteli: Topuk Yaylası Fenerbahçe Tesisi

  2. Gün:

  Otelimizde dinlenip, sabah keyifli bir kahvaltıdan sonra rotamızı Efteni Gölü’ne çeviriyoruz. Elmacık dağ silsilesinin eteğinde Düzce Ovası’nın akarsu ağının birleştiği ve Melen Çayı kanalıyla Karadeniz’e döküldüğü ekolojik bir ağın düğüm noktasındadır. Gölün sahip olduğu zengin bitki örtüsü, su kaynakları ve göçmen kuşların göç yolu üzerinde olması onu eşsiz bir konuma taşıyor. 1992 yılında koruma altına Efteni Gölü, doğal ve vahşi yaşamın kaynağı olmaya devam ediyor. Efteni Gölü’ndeki fotoğraf ve serbest zaman sonrası sahip olduğu mavi bayraklı sahilleriyle Akçakoca’ya geçiyoruz. Karadeniz kıyısındaki bu sahil kasabası, kum, güneş ve deniz suyu sevenler için önemini korumaya devam ediyor. Sahilleri, mekanları ve çağdaş mimarisiyle dikkat çeken ibadethanesi (Mimarisiyle Karadeniz’deki diğer tapınaklarla farklılık arz eder) ile bu şirin kasabayı görmek için çok neden var. Bu beldeye ulaştığımızda rehberimizin anlatımları sonrası, serbest zamanımızda, etrafı fotoğraflayabilir. İbadethaneyi gezebilir, dileyen misafirler Karadeniz’in kıyısında kahvesini yudumlayabilirler. Akçakoca Orhan Gazi’nin lalası ve akıncısıdır. Türklerin Karadeniz’deki fetihlerinde simge bir isim olmuş, bugünkü Kocaeli ilimizin ismine ilham kaynağı olmuştur. Akçakoca yöresi ismini de, yörede unutulmaz mücadeleler veren bu akıncıdan almaktadır. Akçakoca merkezden sonra, yine aynı noktada Karadeniz kıyısında bulunan tarihi Ceneviz Kalesi’ne yol alıyoruz. Batum Körfezi’nden başlayıp, Herkül Sütunları diye de bilinen Cebeli Tarık Boğazı ve Osmanlı döneminde tekrar açılan Süveyş Kanalı’na kadar devam eden Denizsel Ticaret Ağı’nın bir geçiş güzergahı olan Akçakoca, ticaretin güvenliği için kritik bir konumdaydı. Bunu bilen ve önemli bir deniz kavmi olan Cenovalılar ticaretin güvenliğini sağlamak ve gözlemlemek için Ceneviz Kalesi’ni inşa ederler. Bizlerde bu tarihi mekanın izlerini ve etkilerini görmek, incelemek ve hissetmek için kaleyi geziyoruz.Kaleyi gezerken, bir zamanlar göl olan ve dalgaların milyonlarca yıl boyunca aşındırıp, meydana getirdiği falezleri incelemek ve fotoğraflamak da ayrı bir keyif verecektir turumuza. Antik dönemde Bitinya Bölgesi olarak adlandırılan bu yöremizdeki iki günlük turumuzun sonrasında, İzmir’e dönüş yolculuğumuzda Karadeniz bölgemizin coğrafi ve jeolojik yapısını yolcuğumuz esnasında görme ve inceleme şansımız olacaktır.  serbest zaman sonrasında otobüsümüze geçerek İzmir’e geri dönüş yolculuğumuz başlıyoruz. Gerekli molaların ardından İzmir’e ulaşıyoruz ve bir daha ki  gezisinde buluşmak üzere vedalaşıyoruz.

İptal Şartları

Fiyata Dahil Olan Hizmetler

Fiyata Dahil Olmayan Hizmetler

İptal Şartları

Vize Bilgileri

Yorumlar